11 Haziran 2017 Pazar

Tekil

Amerikalı heavy metal grubu Metallica'nın "One" isimli eserinin evrensel vicdani ret marşı olabilecek bir şarkı olduğunu düşünmüşümdür hep. Johnny Got His Gun filminde, savaş esnasında canhıraş atladığı çukura düşen bombanın etkisiyle ayaklarını, kollarını, yüzünün gözlerini ve ağzını da içeren bir bölümünü yitiren bir askerin hissettikleri, düşündükleri anlatılıyor Yürüyemeyen, parmaklarıyla dokunamayan, konuşamayan, göremeyen; yatakta büyük bir et parçası gibi duran, sadece kafasını kıpırdatabilen, duyabilen, vücudunun sağlam kalmış bölümlerine vuran ışığı, soğukluğu, sıcaklığı, başka birinin dokunuşlarını, bulunduğu odadaki ayak seslerini hissedebilen genç bir insanın günleri, haftaları, ayları anlatılıyor.

Ve bu filmin etkisiyle, tam olarak filmin içeriğindeki bireyin hikayesini anlatan bir başka sanat eseri, 1988 yılında bir müzik bestesi olarak kaydediliyor Metallica tarafından "One" (Tek) ismiyle. Bu hikayeyi kısa dizelere aktarabilme başarısını da muhteşem bulmuşumdur. Muhteşem bir şekilde ifade edebilen bir şiir niteliğindedir bu şarkının sözleri de bana göre.

Bir şey soracağım, bu şarkıyı dijital ortamda paylaşmak da halkı askerlikten soğutuyor mu? Hazır diktatoryaya geçmişken bunu da yasaklayabilirler aslında. Çünkü bu şarkı da bebekken taşıdıkları beyinlerinin yerine büyürken öldürme makinesi koyabildiğiniz özel harekatçılara falan hayatı sorgulatma ihtimali var. Sorgulatması umularak sözleri yazılmış onca politik şarkı varken, onlarından hepsinden önce İngilizce sözlü bir thrash metal parçası nasıl mı aklıma gelir? 2006 veya 2007 yılında bizzat yaşadığım diyaloğu söylersem, buna inanabilirsiniz: Bir arkadaşıma sormuştum, "müzikte kimleri en çok seversin, ne tür müzikler dinlersin?" diye. O da hep yerli kişiler saymıştı. Müzik tarzı olarak da rock kültüründen uzak isimler saymıştı. "Peki hiç yabancı müzik dinler misin?" dediğimde, hiç gülmeden ve içinde azıcık mizah da barındıran bir ciddiyetle "One dinlerim!" demişti. Metallica'nın bazı eserleri, külütüründe ve zevkinde hiç gitar müziği olmayan insanların bile bilgisayarlarında mp3'ü bulunur ve severek dinlenir.

Hikayenin baş karakteri olan askerinki gerçekten yaşanmış ve gerçekten yaşanmakta da olan bir hikayedir.

Günümüz Türkiyesi'nde ana akım televizyonda, popüler kanalların haber bültenlerinde, saatlerce gündüz kuşaklarında, milyonlarca insanın evlerini dramatik tekil insan hikayelerinin sesleriyle doldurmaktalar. Hayattaki temel duruşumuzu belirleyen tavır ise bu hikayeler karşısında hissettiğimiz histe değil; bu hikayelere verdiğimiz reaksiyonda gizli. Bağlayacağım yer şu ki, ana akım medyanın bu hikayeleri bize sunarken yapmadığını bizim o hikayeleri alırken yapmamız gerek: Bu tekil hikayeler arasında, geçmişteki benzer örnekleriyle bağıntı kurmak.



Ana akım medya bize sunarken hikayeler arasında bağıntı kurmayıp, her bir hikayenin insanını 'şanssız bir birey' modeli gibi gösteriyor. Normalde bu bireyler, sayıca az ve özel örneklermiş gibi. Veya bunun sebebi mukadderatmış gibi. Gözümüzün önündekilerin bize verdiği kadarla sınırlı bir şey değildir elbette hayat. Sağlığında bunu yapmasına engel teşkil eden bir problem olmayan her insan iyi ve doğru biri olma yolunda sonuna kadar tırnaklarıyla kazıp, dünyanın (özellikle de günümüzde ana akım olan sistematiklerin) kendine sunduğu hayatın ötesiyle tanışmakla sorumludur. (Tanıştığımızda sadece yeni bir hikaye başlıyor, bu hikayenin hiçbir evresinde artık kendini her şeye vakıfmış gibi hissetmenin kibrine düşürmesin kimseyi hayat. Beyniniz sizi öyle bir kibirli bir karakteri 'yazmışsa bozun') Bu hikayeyi duyduğumuzda "Vah vah" deyip, "Şimdi öyle bir insan olsa benim çevremde ona gidip yardım ederdim hep" demek, sözgelimi SabahHürriyetMilliyetAkitYeniŞafakMügeAnlıSedaSayanEsraErolşubuveasaire'nin bireye verdiğiyle yetinmek demektir. Bireyin sorumluluğu ise bu hikayeler arasında bir bağıntı kurmaya çalışmak. Araştırmak. Bu insanın hikayesi tarihte tek olabilir mi? Bu insan neyi tercih etmiş de başına bu gelmiş? Peki ya, bu bir tercih mi? İçinde yaşadığım ülkedeki orduda böyle hikayeler var mı? Orduda intihar eden asker haberleri de ne? Bu intiharların birbiriyle bağıntısı, ortak paydası, ORTAK SEBEPLERİ neler olabilir? Orduda 'intihar' diye duyurulan kayıplar, ölümler peki? Neden oluyor? Hatırladığım olaylardan sadece biri olan Mazlum Aksu'nun intihar (olduğu iddia edildiği) sebebi ve olayın detaylarına ilişkin veriler sıralanmıştı. [1] Bu veriler açıkça çürütülemiyor mu? Bu gerçekten bir intihar mı, infaz mı? Ordu neden böyle şeyler yapıyor? Ordunun felsefesi nedir? Ordu niye vardır? Gitmek niye 'zorunlu'dur örneğin içinde bulunduğumuz ülkede? Vicdani red nedir? Vicdani retçiler mi haklı, ordu mu? Şiddet nedir? Meşru olabileceği durumlar var mıdır? Vicdani retçi olmak dünyadaki bütün orduları veya ezilenlerin silahlı direniş örgütlenmelerini de reddetmeyi mi gerektirir? Peki ya militarizmin erkeklikten arınması ve feminist bir ordu olması; bu mümkün mü ki? Her vicdani retçinin zorunlu askerliğe veya savaşa, operasyon görevine katılmama gerekçesi aynı mıdır? Pasif isyanla; sistemin görünür ve görünmez korkunç şiddetini durdurmak ve daha iyi bir dünya mümkün müdür?

Karşılaştığı üzücü tekil hikayeler arasında bağıntılar kurarak sonuna kadar sorgulamak sağlıksal açıdan buna engel koşulu olmayan her insanın görevidir, desem?

Bora ŞAHİNKARA
23.03.2016, Kaos GL

[1] http://bianet.org/bianet/insan-haklari/144836-mazlum-aksu-nun-intihar-denilen-olumundeki-supheler

10 Haziran 2017 Cumartesi

Caz Kitabı (Tavsiye Kaynaklar 2)

Şahsen gitarda ilgi duyduğum ve kendimi daha çok geliştirmeye çalıştığım kültürü şöyle ifade edeyim: Coğrafyamızdaki müzik anlayışını şu bakımdan iki ana başlığa bölebiliriz: "Teksesli Anadolu ve Ortadoğu Müziği" (Okullarda "Türk Müziği" diyorlar) ve "Çoksesli Batı Müziği". İşte ben bunların ikincisinin müzikseveriyim. Çoksesli Batı Müziği'ni de iki ana anlayışa bölebiliriz belki: Kültüründe dışavurumcu doğaçlamalar olan Amerika ve hedefinde kağıtta okuduğu notaları kusursuz çalmak olan Avrupa. İşte ben bunlardan da doğaçlamacı, dışavurumcu, bir ağaç gibi tek ve hür ama bir orman gibi kardeşçesine (grubun armonisine de uyumlu, çoksesli bir altyapı ile birlikte esas lezzetini ortaya çıkartabilen) müzik yapma geleneğine sahip arkadaşların kültürüne yakın hissediyorum bir dünyalı olarak.

Böyle bir müzik kültürüne yakın hissedenlerin kendini daha iyi tanımasını sağlayacak bir kitap. Bu kültürün dışındaki müzik kültürlerine kendini yakın hissedenlerin ise arkadaşlarını daha yakından tanımasını sağlayacak bir kitap.

Joachim Berendt'in bu kitabı, dev bir Caz makalesi gibi. "Caz Nedir?"e hiç konuşmadan cevap olarak uzatılacak 557 sayfalık bir materyal olarak düşünülerek yazılmış sanki. "Caz stilleri", "Caz müzisyenleri", "Cazın Öğeleri", "Caz çalgıları" gibi başlıklar ve onların altbaşlıklarından oluşuyor. Başlıkların birbiriyle bağlantılı bir akışkanlığı olmadığı için kitabı ilk elinize aldığınızda, içinde en ilginizi çeken altbaşlıkları birer makale okur gibi okuyabilirsiniz de önce. Örneğin ben bu kitabı edinmeden önce, kitabevinde gördüğümde satın almadan orada oturup yaklaşık yarım saat "Sound ve Cümleleme", "Doğaçlama" bölümlerini okunuştum. Kitabı edinip, eve götürmem daha sonra oldu.

İlk etapta merak ettiğiniz bölümleri parça parça kurcalayıp, sonra caz stillerinden sırasıyla (klasik kitap okuma biçimiyle) ilerlerseniz, daha önce okuduklarınızı 'nasıl olsa burayı okumuştum' diye atlamadan tekrar okuyarak ilerlemenizi tavsiye ediyorum. O bölüme kadarki edindiğiniz bilgilerle yeniden okumuş olmayı tavsiye ederim.

Kitapta geçen örnek eserleri dinlemeye de çalışmanızı tavsiye ederim.

Müzikle uğraşıyor da olsanız, sadece dinliyor da olsanız çoksesli müziğe, enstrümanlara, doğaçlamalara ve birçok öğeye; müziğe bakışınızı ve dinleyişinizi çok daha derinleştirmenizi, kavramanızı sağlayacak bu kitabı mutlaka tavsiye ediyorum.

Bora ŞAHİNKARA
10.06.2017

2. düzenleme: 04.10.2017

9 Haziran 2017 Cuma

96 Free Blues Licks Aplikasyonu

Temel gitar eğitimini almış ve ömür boyu bitmeyecek olan gitar öğrenme yolculuğuna devam edenlerin, dışavurumcu doğaçlamalara meraklı olanları için bu doğaçlama konusu üzerinde çalışırken faydalı olabilecek bir 'lick' deposu olan bu aplikasyonu telefonumuza indirip, her gün yeni bir lick çalışmak fena fikir değil bana göre.

"Lick" kelimesi, gitar terminolojisinde doğaçlama sololarımız içinde kullandığımız ve bizde refleks/alışkanlık haline gelmiş, doğaçlama esasında uygun anı görünce yapıştırdığımız minik figürler için kullanılıyor. Doğaçlama ile uğraştıkça, her birimizin kendine özgü bir lick hafızası oluşur. Daha Türkçe bir tabirle ifade etmek gerekirse buna 'figürler dimağı' da diyebiliriz.

Bu lick'leri nasıl buluruz, nereden ediniriz?

Kimisi kendi kendimize doğaçlama çalışırken ortaya çıkar, severiz, sık sık tekrarlarız, hafızamıza kazınır ve başka doğaçlama anlarımızda zaman zaman, yerinin geldiğini düşündükçe kullanırız bir figürü.

Veya sevdiğimiz bir şarkıda geçen, veya bir müzisyenin solosunda geçen bir figürü kaparız.

Veya kapmaya çalıştığımız figürü taklit etmeye çalışırken, bir varyasyonunu veya oradan yola çıkarak orijinal lick'e bir kardeşi değil de ancak bir kuzeni kadar benzeyen yeni bir lick ortaya çıkarabiliriz.

Ve bir seçenek de, işte keşfettiğim ve ilgilisine lazım olur diye bu bilgiyi burada da paylaştığım lick aplikasyonları.

Peki bu aplikasyonla nasıl çalışmalı?

"Her gün bir lick" mottosuyla çalışabilirsiniz mesela bence. Aplikasyondaki bir lick'i açıp, çalıp, ezberleyebiliriz. Ve sonra o figüerden yola çıkarak bir doğaçlamaya başlayabiliriz karar dizi içerisinde. Ve doğaçlama içinde bu yeni öğrendiğimiz figürü arada bir geçirip, hafızamıza kaydedersek dimağımıza katabiliriz. Önemli olan şu ki, ertesi günkü çalışmada da bu figürü kullanmak. Artık o figür bizim doğaçlamalarımız içerisinde aklımıza gelen seçeneklerimizden biri olsun ve doğaçlamalarımız daha zenginleşsin.

Son olarak, doğaçlama çalışmalarına yeni giriş yapıyorsanız, bunu doğaçlama yapmayı seven ve size deneyim aktarma konusunda becerikli olacak bir başka gitarist bulup, onla birlikte çalışmanız. Çünkü "Bu aplikasyonla nasıl çalışmalı" sorusunun cevabını burada böyle kısaca verebiliriz ama "doğaçlama çalışmak"a dair temel bir anlayışın da gelişmesi lazım öncelikle. Bunu ise, birileri ile yüz yüze çalışarak, konu üzerine konuşarak geliştirmenizi tavsiye ederim. İzmir'de yaşayanlar için doğaçlamanın incelikleri üzerinde konuşa konuşa, birlikte doğaçlama çalışmaları yapabileceğiniz biri olarak kendimi tavsiye edebilirim. Veya istediğiniz başka birini de bulabilirsiniz. Önemli olan öğrenmek, geliştirmek, çalışmak.

Benle bunun için iletişime geçmek isteyenler Gitar İşleri sayfasına mesaj atabilir veya morokuz@gmail.com'a mail atabilir.



4 Blues kültüründen 24'er tane olmak üzere 96 tane lick barındıran bu aplikasyon ücretsiz. Fakat "Metal licks", "Jazz licks" gibi varyasyonlarını da üretmiş olan üreticileri diğer aplikasyonları ücretli satıyor. Yaklaşık 8 Lira.

96 Free Blues Licks'in linki.


Bora ŞAHİNKARA
09.06.2017